FİTNE VE KIYAMET ALAMETLERİ BAHSİ
NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
62 - (2912) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وابن
أبي عمر (واللفظ
لابن أبي عمر)
قالا: حدثنا
سفيان عن الزهري،
عن سعيد، عن
أبي هريرة؛
أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم قال "لا
تقوم الساعة
حتى تقاتلوا
قوما كأن
وجوههم
المجان المطرقة.
ولا تقوم
الساعة حتى
تقاتلوا قوما
نعالهم الشعر".
[ش
(المجان
المطرقة)
المجان جمع
مجن، وهو الترس.
والمطرقة،
بإسكان الطاء
وتخفيف الراء،
من أطرق. هذا
هو الفصيح
المشهور في
الرواية وفي
كتب اللغة
والغريب. وحكى
فتح الطاء
وتشديد
الراء، من
طرق،
والمعروف
الأول. قال
العلماء: هي
التي ألبست
العقب وأطرقت
به طاقة فوق
طاقة. قالوا:
ومعناه تشبيه
وجوه الترك في
عرضها وتلون
وجناتها
بالترسة
المطرقة].
{62}
Bize Ebû Bekr b. Ebî
Şeybe üe İbni Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız ibni Ebî Ömer'indir. (Dedilerki):
Bize Süfyanı, Zührî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet
ettiki: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Siz yüzleri kılıflı
kalkan gibi olan bir kavimle muharebe etmedikçe kıyamet kopmayacaktır ve siz
ayakkabıları kıl'dan bir kavimle muharebe etmedikçe kıyamet kopmayacaktır.»
buyurmuştur.
63 - (2912) وحدثني
حرملة بن
يحيى. أخبرنا
ابن وهب.
أخبرني يونس
عن ابن شهاب.
أخبرني سعيد
بن المسيب؛ أن
أبا هريرة قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لا تقوم
الساعة حتى
تقاتلكم أمة
ينتعلون
الشعر. وجوههم
مثل المجان
المطرقة".
{63}
Bana Harmele b. Yahya da
rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, ibni
Şİhab'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Saîd b. Müseyyeb haber verdiki,
Ebû Hureyre şöyle demiş: Resulullah (Sallalhhu Aleyhi ve Sellem):
«Kıldan ayakkabı giyen, yüzleri
kılıflı kalkanlar gibi olan bir ümmet sizinle harbetmedikçe kıyamet
kopmayacaktır.» buyurdular.
64 - (2912) وحدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
حدثنا سفيان
بن عيينة عن
أبي الزناد،
عن الأعرج، عن
أبي هريرة،
يبلغ
به النبي صلى
الله عليه
وسلم قال "لا
تقوم الساعة
حتى تقاتلوا
قوما نعالهم
الشعر. ولا تقوم
الساعة حتى
تقاتلوا قوما
صغار الأعين، ذلف
الآنف".
[ش
(ذلف الآنف)
جمع أذلف،
كأحمر وحمر.
ومعناه فطس
الأنوف،
قصارها مع
انبطاح. وقيل:
هو غلط في أرنبة
الأنف. وقيل:
تطامن فيها.
وكله متقارب].
{64}
Bize Ebû Beki: b. Ebî
Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Ebû'z-Zinad'dan, o da
A'rac'dan, o da Ebû Hureyre'den, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
ulaştırmak suretiyle rivayet etti.
«Siz ayakkabıları kıldan
bîr kavimle harbetmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Ve siz gözleri küçük,
burunları yassı bir kavimle harbetmedikçe kıyamet kopmayacaktır.» buyurmuşlar.
65 - (2912) حدثنا
قتيبة بن
سعيد. حدثنا
يعقوب (يعني
ابن عبدالرحمن)
عن سهيل، عن
أبيه، عن أبي
هريرة؛
أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال "لا
تقوم الساعة
حتى يقاتل المسلمون
الترك، قوما
وجوههم
كالمجان
المطرقة.
يلبسون
الشعر،
ويمشون في
الشعر".
[ش
(يلبسون الشعر
ويمشون في
الشعر) معناه
ينتعلون
الشعر. كما
صرح به في
الرواية
الأخرى: نعالهم
الشعر].
{65}
Bize Kuteybe b. Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Yakub (yâni; İbni Abdirrahman) Süheyl'den, o da
babasından, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti ki:
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar :
«Müslümanlar Türklerle,
yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olup, kıl elbise giyen ve kıl içinde yürüyen bir
kavimle muharebe etmedikçe kıyamet kopmayacaktır.>>
66 - (2912) حدثنا
أبو كريب.
حدثنا وكيع
وأبو أسامة عن
إسماعيل بن
أبي خالد، عن قيس
بن أبي حازم،
عن أبي هريرة،
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم
"تقاتلون بين
يدي الساعة
قوما نعالهم
الشعر. كأن
وجوههم المجان
المطرقة. حمر
الوجوه، صغار
الأعين".
[ش
(حمر الوجوه)
أي بيض
الوجوه،
مشربة بحمرة].
{66}
Bize Ebû Kureyb rivayet
etti. (Dediki): Bize Veki' ile Ebû Usâme, İsmail b. Ebî Hâlid'den, o da Kays b.
Ebî Hâzim'den, o da Ebû Hureyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Kıyametin önünde siz
ayakkabıları kıldan bir kavimle muharebe edeceksiniz.Yüzleri kıhflı kalkanlar
gibidir. Yüzleri kırmızı, gözleri küçüktür.»
İzah:
Bu rivayetleri Buhârî
«Kitâbu'I-Cihad»'da tahric etmiştir.
Mutraka kelimesi
«mutarraka» şeklinde de rivayet edilmiştir. Bu takdirde hadîsin mânâsı;
«Yüzleri dövülmüş kalkanlar gibi...» demek olur. Kaâdı Beydâvî: «Yüzlerinin kalkana
benzetilmesi yaygın ve yuvarlak olduğundan. Kılıflı kalkana benzetilmesi de
kaim ve etli olmasındandır.» diyor. Ayakkabılarının kıldan olmasından murad;
çarıktır. Bâzı yerlerde tabaklanmamış gönden çarık giyerler. Bunlar
üzerlerindeki kıllar kazınmadan yapılır. Buhârî şârihi Aynî şöyle diyor :
«Ayakkabılarının kıldan veya kıllı deriden yapılması memleketlerinde başka
yerlerde görülmedik derecede çok kar yağdığı içindir. Bu ayakkabıları kurt
vesâir hayvanat derisinden yapılır.»
Hadîs-i şerîf Türkler
hakkında vârid olmuştur. «Kitabu't-Tabakat»'da Türkler hakkında şöyle
denilmektedir:
«Türklere gelince,
bunlar sayıları pek çok olan bir millettir. Memleketleri muhteliftir.
Yaşadıkları yerler Horasan'ın doğusu ile Çin'in batısı arası ve Hindistan'ın
kuzeyi ile Kürey-i arzın sonu arasıdır. Maharet gösterdikleri ve bütün
inceliklerini bildikleri fazilet, harb ve harb âletleridir.»
Burada şöyle bir sual
hatıra gelebilir: Hadîs-i şerîf ilerde olacak bir hâdiseyi haber veren
mucizelerden biri olduğuna göre Türkler‘le yapılacak bu muharebe olmuş mudur
yoksa olacak mıdır?
Bu suale Aynî şöyle
cevab vermiştir: Bu harblerin bir kısmı altıyüz onyedi tarihinde Nebi
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in haber verdiği gibi olmuştur. Türkler'den büyük
bir ordu çıkarak bütün Horasan beldelerini kılıçtan geçirmiş bundan sâdece
mağaralara sığınanlar kurtulmuşlardı. Bunlar Rey, Kazvin ve Meragaya Kadar
bütün İslâm beldelerini çiğneyip geçmişler, kadınlarını esir etmiş, çocuklarını
kesmişler. Sonra tâ isfehan'a kadar sarkarak orada da sansız insan öldürmüşler.
Atlarını cami ve mescid direklerine bağlamışlardı. Gerek hadîs-i şerîf deki
Türklerin tarihinden gerekse Allâme Aynî'nin tarih göstererek bahsettiği
harblerden anlaşılıyor ki, bu Türklerden murad; Cengiz Han ve torunu Hülâgû
kumandası altında müslümanlarla harbeden tatar ordularıdır. Bunların
müslümanlara karşı gösterdikleri gaddarlıklar tarihte pek meşhurdur.